12 Kasım 2015 Perşembe

LİDYA


Delirmek zor zanaat, bir zamanlar sadece hobi olarak delirirdim. Çıraklık, ustalık dönemlerimden, içine kapanık çocukluğumdan, sosyal böcük haline gelip bin bir çeşit insan tanıdıktan sonra envai çeşit ruh hastalığını keşfedip stabil narsist olarak hayatıma devam etmekteyim. 

İnsanın kendini bilmesi iyi bir şey, daha iyisi, insanlar yazarak kendini ifade ettiğini düşünürken hayatında yazarak kendini sakladığını bile bilebilen çok akıllı birilerinin olması. 

Benim bir ruh halim var, bu aralar çok geliyor üzerime. Yapmam gereken bir sürü iş varken, yetişemiyormuşum, zaman benden daha deli koşuyormuş da, hayatımın arkasında kalıvermişim gibi. Sabahları gözümü açtığımda başlıyor yapmam gerekenlerin resmi geçidi. Geçen gün yarışa giderken hatta yolda üstüme öyle bir çöktü ki, ışık yeşile döndü, ben kalkamadım. Panik atak krizi böyle bir şey midir acaba? 

Yapılması gereken tek şey yavaşlayıp beklemek. İnsan ne kadar endişelense de yolun sonunda tek kapı var... 
🌼
Bir gün işteyim, annemle Nevriye abla aradı. Bizim sokak köpeklerimizden birisine yanlarında yürürken araba çarpmış. Ne yapacaklarını bilmez halde yardım arıyorlar. Köpek arabayla sürüklenmiş, havaya fırlamış ve refüje çarpıp sekmiş, biraz daha sürüklenmiş. O anda oraya gelip köpeği alabilecek bir özel veterinere ulaşamadıklarından hayvancığı belediye ekiplerine teslim etmişler, arkasından da gidip belediye veterineriyle görüşmüş, köpeğin durumuna bakmışlar. Biraz istişareden sonra uygun bir özel veterinere konaklamalı tedaviye çıkardılar bahsi geçen Çavuş isimli serseriyi. 

Çavuş iri, kulakları pislik insanlar tarafından yamuk yumuk kesilmiş, oyuncu, sevimli ve bir o kadar da havlak bir köpek. Klinik istirahatinde Bostanlı köpekçi camiasının sevilen köpüşü olduğundan klinikte ziyaretçileri ve bağışçıları oldu. Her giden, zıp zıp zıplayan hareketli Çavuş’un boynu bükük durduğunu, ayağa kalkmak istemediğini, önüne konan güzel etli mamaları yemediğini görüp endişelendi. 

Bu sırada yine Bostanlı’da sahil kesiminde yaşamakta olan tüm sokak köpekleri bir çok köpeğin karıştığı söylenen bir ısırma olayı nedeniyle bayıltılarak Rehabilitasyon Merkezi'ne alındılar. İmzalar toplandı, belediyeye mailler gönderildi, barınağa ziyaretçiler gitti kontrol amaçlı. Bu günlerde bayram tatili sırasında ben de birkaç arkadaşımla Ergenekon sanığı olarak tutukluluğu devam eden sokak köpeklerimizi ziyarete gittim. 

Barınaktan çıkacakken kalabalık bir aile geldi, içlerinde bir kız minicik birşey tutuyordu. Bir köpek yavrusuydu bu, ama daha çok fareye benziyordu, çünkü büyüklüğü bir fare kadardı. Bu köpeğin annesine araba çarptığını söylediler. Barınakta bir anne köpek varsa ona bakabileceğini düşünmüşler. Rehabilitasyon merkezi görevlisi yetkili veteriner olmadan yavruyu kabul edemeyeceğini söyledi. Biz de onu getiren aileye bu kadar küçük bir bebeğin burada bulunan köpeklerden hastalık kapacağını, burada yaşayamayacağını söyledik. Yavrunun fotoğrafları çekilip Facebook’ta gönüllü bakıcı veya süt anne arandı. 

Genç bir kız köpeği alabileceğini söyledi. Barınağa birisi vapur gibi bir BMW olan iki arabayla gelen aile köpeği gönüllüye götüremediğinden kız bu fare-köpeği almaya otobüsle gitti. 

Haftalar içinde bu tipsiz yavrunun bir ismi, fotoğrafları, eşyaları, elbiseleri, onu çok seven bir gönüllü annesi, bir de onu pek sevmeyen bir kedi bir köpek ev arkadaşı oldu. Anne sütü yerine bebek mamasıyla şırınga ve biberonla beslendi. Fare olmadığını ispatlamak istercesine sevimli ve minyatür bir tüy yumağı haline geldi. Bugünse, fareden evrilme tüy yumağı Lidya, fotoğraflarını görüp ona aşık olan yeni kalıcı ailesine teslim edildi. 
🌼
Çavuş’un başına gelen trafik kazasının onun klinik istirahatinde kalıp gözaltına alınmamasına, bizim bayramda sevdiğimiz mahalle köpeklerimizi görmek için RM’ye gitmemize ve Lidya’yla yolumuzun kesişmesine tesadüf mü denir bilemem. İki gündür Lidya’nın fotoğraflarını görüp onu almak isteyen insanların telefon ve mesajlarına yetişemiyorum. Ben Lidya isimli küçük farenin fotoğraflarına baktıkça, onun hikayesine bu kadar insanın nasıl dahil olduğunu, bir kenara bırakılsa 24 saati bile canlı çıkaramayacak küçücük hayat parçasının bu kadar istenen bir köpek haline gelişini kaderin dönemeçleriyle açıklayabiliyorum sadece. 
🌼
Ben Çelin, saklandığı ya da açıldığını kendi bile bilmeyen Şamaniçeyim. Bu da bugün artık yavaşlayıp bir nefes almam gerektiğini anlamamı sağlayan küçük hikayem. Bir gün arabanın direksiyonunda yığılıp kaldığınızda kendinize gelmenizi sağlayacak bir hikaye için üstünüze vazife olmayan şeylere burnunuzu sokmanızı şiddetle tavsiye ederim.