30 Aralık 2015 Çarşamba

YENİ YIL DİLEĞİ


Ne bir insanın hayatında, ne de dünyada ya da bir parçasında herşey bir günde değişmez. Günü yirmidörde bölüp adına saat demek, aylara isimler takmak ve takvim denen şey insanın icadı. Dolayısıyla insan icadı takvimin 2015 yılının bitmesiyle değişmeyecek hiçbir şey. 

Gidişe bakmak lazım hep, baştan beri nerdeyiz, nerden nereye geldik ve nereye gidiyoruz? Nokta değil, çizgi önemli, iniş, çıkış, hedef ve gidişat.

Dünya üstünde iki tip insan gördüm ben, “konuşanlar” ve “yapanlar”. Yapılacakları düşünmek için çok zaman oldu, umarım ve sanırım 2016 yeni bir başlangıç olacaksa, yapanlardan olmanın başlangıcı olmalı. Ertelenen isteklerin, vazgeçilmesi gerekenleri geride bırakmanın, yaraları kapatmanın, bol bol seyahat etmenin, tekrar fransızca çalışmanın, yarıda kalmış hikayelerin devamına doğru yürümenin , yeni hikayeler için yeni dövmeler yaptırmanın başlangıcı olsun mesela. Kendini daha iyi bilmekten, dünyayı öğrenmekten, öğrendiğini sevmekten, özlemi, soğuğu, yalnızlığı bile hissedebilen uzuvlarımıza şükretmek gerektiğini anlamaktan, dengeyi bozanın ve düzeltenin kendin olduğunu bilerek yaşamaktan, mutluluğunla birilerinin üzülebileceğinin bir tokat gibi iki satırda yüzüne çarpılabileceğinden nereye yolculuk? Hayat bir hediye paketi, kutu içinde kutu, kurdaleyi açtıkça içinden çıkacak sürprizleri kim bilebilir? Bilsek zevki olur mu? 

Öyle güzel ki yaşamak, 95 yaşında her tarafı hasta olup bir tane daha nefes alabilmek için gayret eden insanlar gördü gözlerim, dağın başında günlerce aç yaşayıp, eziyet görüp hala hayata sıkı sıkı sarılmış hayvanlar gördü gözlerim, dünyayla birlikte güneşin etrafında henüz bir tur bile atmamış bebeklerin mutluluğu ve umudu kaybetmemişliği vardı nefeslerinde. Ve  herşeyi olup içindeki yaşam ışıltısını kaybetmiş insanlar da gördü gözlerim, kendinden başkasını görmeyen, duymayan, hissetmeyen insanlar... Korkmayan, yaşayan, deneyenlerin, kendisiyle birlikte koşanların bu hayat. Sahip olduklarını kaybedince senden geriye ne kalır? Mesela alışveriş manyaklığını bırakıp, boyalarını silip kaybetmekten en korktuğun saçlarını kısacık kestirince kendini daha az beğenip daha az sevmiyormuşsun, bunu öğrenmeye de değerdi. Dünyada bir insanın içinde dışında keşfedecek ne çok şey varmış, önemli olan merakını kaybetmemek.

Hayal kırıklıklarını yaşama sevincine döndürebilen insanların hakkı gülücükler, öğrenilmiş çaresizliklere sarılıp kendini sınırlayanların değil. İki tip insan var, konuşanlar ve yapanlar, ellerim ne yapmayı beceriyorsa yaptım ben bu yıl. Bir yelkeni kavrayıp rüzgara bıraktım kendimi, boyadım, yazdım, pişirdim, ellerimi açıp dualar ettim. Elleri olmayan köpeklerin fotoğraflarını çektim. Sokak kedilerine yuva yaptım, birinin gözyaşlarını sildim, avucumun içinde yaşamı tuttuğumu hissettim. Yaşanan değil, hissedilen kalıyor geriye, ben bu insan icadı zaman diliminde güzel yaşadım. Endişelere direndim, kendimi korumayı öğrendim, beynimin içindeki düşmanla kavga ettim, güzelliklere yer açtım. Yeni yıldan değil ama gelecekten dileğim, yaşamayı ve sevmeyi ve yaşamayı sevmeyi hepimize öğretmesidir. Herkese mutlu seneler...