8 Nisan 2016 Cuma

NİKU


Selocan’ın sistemli harikalar diyarında sıradan bir gündü, gündüz gitmem gereken yere hızlı hızlı yürürken kalpaklı bir metre boylarındaki yaşlı bastonlu titrek teyzeyi görene kadar. Teyze zor yürüyordu, adım bile atamıyordu, ayakta donmuş gibiydi, çaresizce etrafına bakınıyordu. Bir an gözgöze geldik, “Gel kızım elimi tutuver, yürüyemiyorum. Düştüm zaten korkuyorum.” dedi. Acele acele giderken bugünün bonusu da bu olsa gerek dedim içimden. Teyze beni kendiyle beşer santimlik adımlarla cadde boyu yürüttü. Elimi tutup ikinci bastonu gibi yüklenerek minik adımlarla yarım saatte caddenin başına geldik. Bu sırada sürekli anlattı, yaşlılar sever zaten anlatmayı. 

Gençmiş bir zamanlar, güzelmiş. Bir kez evlenmiş, iki sene sonra evli olduğu adamın güvenilmez biri olduğunu anlayıp boşanmış. Annesine söyleyememiş adamla ilgili durumu. Halbuki Almanya’da yaşarken başka bir genç onunla evlenmeyi çok istemiş. Çoculuğu çocuğu yokmuş. Bir sürü şey anlattı. Dura dura yürüttü beni. Yarı yolda bırakamadım, dinleye dinleye yürüdüm. Gençken insan bir gün yaşlanır, yürüyemem diye düşünmezmiş. Çok dua etti, çok gülümsedi yarısı eksik dişlerini göstere göstere...

Sitenin bahçesindeki Niku kayıptı haftalardır. Kör kedi Niku. Ortaya çıksaydı doktora götürecektim, aradım pisiledim her tatafta, göremedim. Niku beni seçti, bana gelir, sevdirir kendini. Öteki kedileri gözüm görmez hiç, Niku’yu severim ben. O da sesime gelir, beni takip eder. Ellerime yaslar başını. Evimi değiştirebilirsem Niku’yu çekirdek aileme katmak istiyorum. O güne kadar Niku’nun buralarda durması lazım ama. Kaçak Niku bu gece eve girmeden çıktı karşıma. Kukişi merdivenlere bağlayıp gittim yanına. Teyze dua ettiği için Niku’nun geri geldiğine inanmak istedim. Buranın sistemli harikalar diyarı olduğuna, Olasılıksız’daki hesapların doğru olduğuna, hikayelerimizin kıvrımlarının bizim seçimlerimizle şekillendiğine...