7 Temmuz 2016 Perşembe

GİBİ


Bazen o kadar çok konuşuyorum ki işte, eve geldiğimde kendi sesimden bıkmış oluyorum. Fena da konuşmam hani aslında ama bu konuşma hadisesine bir çeki düzen vermek lazım, minimalist bir yaklaşımla- az lafla çok şey anlatmak gibi. Sadece konuşmak da değil, İkizler burcunun ödül veya laneti-nasıl alırsanız artık- hızlı düşünme ve sürekli düşünme durumundan da bahsetmiştim. Beyninde cümleler uçuşuyor sürekli, martılar gibi, leylekler gibi, uçaklar gibi, ne olduğunu anlayamadığın yabancı cisimler gibi...

Şimdi tatildeyim. Tek kelimeyle dağıldım. İyi anlamda. Düşüncelerim bile cümle haline gelmeden eriyip gidiyor, çaya atılmış şeker gibi. En son ne zaman açık havada, yıldızların altında uyumuştum ben? Şu havuzun başında minderlere uzanmışım, uyuyasım var, uyursam yıldızlara bakamayacağım diye direniyorum tek. Ben Çelin yahu, denize aşık olan, küçük dalgalara bir de martılara, yakamozlara... An itibariyle yıldızlara da mı aşık oldum ne? Gece ne karanlık, ne sessiz bu dağın başında. Otelden, hayattan, insanlardan, işten güçten bütün şikayetlerim de eriyip gidiyor çaya atılmış bir kaşık toz şeker gibi. O an nasıl anlatılır ki? O sessizlikte, yıldız ışıklarının altında, sağ kolumun ucunda bileğim, sağ elim, onun içinde avucum  gibi dünya, benden bir parça. Birlikte öyle miskin geceyi paylaşıyoruz, ibadet eder gibi. Alt tarafı yaşıyoruz, her nefeste yeni birşey düşünmeden de oluyor, dünya sağ elimin avucunda dinleniyor, “Hep insanlar mı yorulacak, ben de yorgunum!” der gibi... Derken karşı tepedeki evin bahçesinden eşşek anırıyor. Yıldızlar sessiz bir şarkı söylemeye başlıyor, rüzgar eşlik ederek esiyor, hepsi muhabbetle ibadet arası bu duruma katılmak ister gibi. 

Göğe bakıyorum, o an aşık olduğum yıldızlara, bir yıldız mı kaysa, bir dilek dilesem... Kıyamıyorum sonra kayacak yıldıza, o yıldızda da yaşayan bir Küçük Prens vardır belki, gülü, koyunu vardır belki. Kaymasın yıldız, dileğim bu. Müzik bile fazla gelecek, nefesimle kalp atışımdan gerisini dinlemek istemiyorum. Güzel müzik onlar. Öyle hiçbirşey modunda kalıyorum, avucumun içinde dinlenen dünyayla. Ben esiyorum, o parlıyor, biz susuyoruz, sonrası öncesi yok bir zamanda geceyi üstümüze çekip nefes nefes temizliyoruz bütün yorgunlukları, gerginlikleri, bezginlikleri, ümitsizlikleri. Avucumda dünya, siz uyurken ben temizledim onu. İşim bu, bunun için para ödemiyorlar, gülücükler veriyorlar bana. Çünkü ben Çelin, dünyanın ilk ve son Şamaniçesi...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder